Fin Mitolojisinin Kalbi; Kalevala (Fin Halk Destanı)

Fin Mitolojisinin Kalbi; Kalevala (Fin Halk Destanı)

Yazar: Cenker Ekiztaş ·
3 Haziran 2025
↑Reto’dan Sesli Olarak Dinleyebilirsin↑

Mitolojiler, masallar, destanlar… İlk bakışta kulağa birileri tarafından uydurulmuş, uçuk kaçık hikâyeler bütünü gibi geliyor. Ancak bazı halk anlatıları, koca bir toplumun ulusal kimliğini koruyabilir, ölmekte olan dillerine can suyu olabilir, hatta başka ulusların egemenliği altında yaşayan halkların özgürlüğüne kavuşmasına destek olabilir. Konumuz da tam olarak böyle bir metin olan Fin halk destanı “Kalevala“. Bu yazıda, söz konusu özel destanın tarihine, yapısına ve özelliklerine değineceğiz.

Kalevala Destanı’nın Tarihi

Destanın derlenmesi oldukça sancılı bir süreç olmuştur. İlk olarak 19. yüzyılda Carl Axel Gottlund isimli bir folklorist, Fin halk şiirlerini derlemeye çalışmış ancak Rus hâkimiyeti döneminde Fincenin neredeyse unutulmuş bir dil olması ve Fince metinlerin yayımlanamaması gibi nedenlerle başarısız olmuştur. Gottlund’un halk şiiri derleme çalışmaları ve Fin folklorunun önemini vurgulaması, ilerleyen yıllarda destanın asıl derleyicisi olan Elias Lönnrot‘a ilham vermiştir.

Lönnrot, 1827-1837 yılları arasında Fin köylerinde hekimlik yaparken arta kalan zamanlarında halkın kendi arasında söylediği şiirleri, büyüsel ritüelleri ve anlattığı hikâyeleri toplamaya başlamıştır. Sonucunda Kalevala destanını derlemiş, destandaki eksik kısımları da kendisi yazarak tamamlamıştır. Hatta bu destan anlatıcılığı geleneğini sürdürdüğü için ona “son ozan” denmiştir.

Bu derleme çalışması, akademik camiada yapılan mitolojik ve tarihsel çalışmalarla daha da ileriye gitmiş ve bu çalışmalar sonucunda destanın Sümer, Hint, İskandinav ve Türk mitolojileriyle yakın benzerlikler içerdiği tespit edilmiştir. Bunun sonucunda, Kalevala’nın sadece 6. yüzyılda yaşamış, dini ve kültürel değişimler geçiren bir halkın başından geçenleri alegorik bir biçimde anlatan bir hikâyeden ibaret olmadığı, aynı zamanda içinde kadim bir mitolojiyi barındırdığı da ortaya çıkmıştır.

Peki, nedir bu Kalevala’nın alametifarikası?

Destanın Genel Özellikleri

Öncelikle Kalevala, bilinen diğer mitolojik anlatılardan farklı olarak kılıçla yapılan savaştan ziyade çoğunlukla sözle yapılan savaşlardan oluşur. 50 şiirden oluşan destanın neredeyse tamamında yer alan ana kahraman Väinämöinen, Yaratılış’tan önce gökyüzünde yaşayan havalar bakiresi Ilmatar’ın oğludur ve bu oğul, ölümsüz bir ozan olarak anılır. Destanın ilerleyen kısımlarında Väinämöinen, şarkı söyleyerek çeşitli büyüler yapar ve çeşitli sözcük kombinasyonlarını bir araya getirerek yeni büyüler denemeye çalışır. Dünyadaki diğer destanlarda büyü çoğunlukla söz ile yapılmaz; hatta çoğu görüş, Avrupa’daki mitolojik anlatılardan sadece Kalevala’nın bu özelliğe sahip olduğunu ileri sürer.

Söz ile büyü yapma motifi, popüler kültürde de sıkça karşımıza çıkmaktadır. Harry Potter evrenindeki büyücülerin sözle büyü yapması veya Witcher evrenindeki Witcherların sadece işaretlerle belirli büyüler yapabilirken sahirelerin sözcükler kullanarak daha zengin büyüler yapması, bu motifin birer yansıması olarak gösterilebilir. Tüm bunların dışında, Tolkien’in Silmarillion‘u da Kalevala destanıyla yakın metinlerarası ilişkiler barındırmaktadır.

İçeriğinin ötesinde, Finlandiya’nın ve Fin halkının bağımsızlığını ancak 1917 yılında ilan etmiş olmasına rağmen kendi kültürel bilinçlerini ve dillerini yaşatabilmesi büyük oranda Kalevala destanı sayesinde olmuştur. Finlerin kendine özgü bir kültüre, inanç sistemine ve geleneklere sahip bir toplum olduğu gerçeği, Kalevala destanının derlenmesiyle gün yüzüne çıkmıştır. Tıpkı hikâyede Väinämöinen’in sözle gemi yapması, sözle savaşması gibi, Fin halkı da bu sözler sayesinde kendini diriltmiştir.

Bu büyülü sözcükler sadece destan içindeki sıradan bir motif değil, aynı zamanda Fin okültizmi açısından da kadim bir kaynak olarak kabul edilir. Pek çok Fin okültist, Kalevala’daki şiirlerin içinde büyülü bir öğreti olduğunu ve bu öğretilerin halk tarafından bilinip tedavi amacıyla uygulandığını öne sürer.

Peki, bu sözler sadece mistik bir büyüye mi sahipti? Elbette hayır, şüphesiz büyünün bir kısmı da edebi niteliğinde saklı…

Edebi Açıdan Kalevala

Kurgu yapısı, bildiğimiz destan formunun biraz ötesindedir. Örneğin; savaş, iki toplumun çatışması ve trajedi gibi konular üzerine kurulu olmaktan ziyade, bütün bu konuların bir arada yürüdüğü bir kurgu görürüz. Hikâye, Fin kozmogonisi ile başlar ve halkın yeni bir düzene (Paganizm‘den Hristiyanlığa) geçişinin başlangıcında son bulur. Lönnrot’un derlemesi esas alınan metne göre, anlatılan hikâyenin içeriğinin aşağı yukarı M.Ö. 1000 – M.S. 1000 yıllarında geçtiği düşünülmektedir. Bu nedenle metinde Hristiyanlık motiflerinin bulunması şaşırtıcı değildir. Finlerin Hristiyanlığı kabul eden son Avrupa halklarından biri olduğunu da göz önünde bulundurursak, tarihi biraz daha ileriye çekmek mümkündür. Yine de hikâyedeki dini ve kültürel değişim motifleri, anlatının bir geçiş döneminden bahsettiğini anlamamız için yeterlidir.

Kalevala’nın içinde aynı zamanda toplumun günlük yaşamdaki pratiklerine ve diğer topluluklarla kurdukları ilişkilere dair de izler bulabiliriz. Örneğin destanda “Laponlar” olarak geçen halk, o topraklardaki Sámi halkına tekabül etmektedir.

Okur veya dinleyici olarak, ana kahramanların yolculuklarına eşlik eder, gördüklerine ve yaşadıklarına şahit oluruz.

Teknik açıdan ise şiirler, uyaksız ve her biri sekiz heceli trokaik vezinle (troke) oluşturulmuştur. Bu sistem aynı zamanda “Kalevala ölçüsü” veya “trokaik dörtleme” olarak da adlandırılır.

Ölçü şu şekildedir:

Mieleni minun tekevi aivoni ajattelev

Mie-le-ni | mi-nun | te-ke-vi Ai-vo-ni | a-jat-te-le-vi

(Gönlüm ister, aklım düşünür gibi bir anlama gelir)

“Mie” hecesi güçlü ve vurguluyken, onu izleyen hecenin daha güçsüz olmasıyla troke ölçüsü sağlanır. Bu yapı, şiirin ilerleyen kısımlarında tekdüze ilerlemez ve farklılaşır; bu farklılaşma da “Kalevala ölçüsü” dediğimiz yapıyı ortaya çıkarır.

Kalevala şiiri ahengi, dize sonlarındaki kafiyelerden ziyade çoğunlukla iç kafiyeler, asonans ve aliterasyonla sağlar. Bunun dışında paralellik ve tekrarlamadan da sıkça yararlanır. Örnekteki dizelerde “m, n, t” sesleriyle aliterasyon, “i ve e” sesleriyle asonans sağlanmıştır.

Kalevala’daki şiir sistemi oldukça önemlidir. Çünkü metin içinde büyü bu şiirle yapılır ve kelimeler daima tek başına anlamsızdır; onları nasıl yan yana getirdiğiniz, kelimelere kattığınız değerle doğru orantılıdır.

Bitirirken…

Günümüzde Finlandiya’nın nüfusu 5.5 milyon civarında, dünya genelinde Fince konuşan insan sayısı ise yaklaşık 5.8 milyondur. Kalevala destanı ilk yayımlandığı tarihten (1835) itibaren 20’den fazla dile çevrilmiştir. Yani şu anda bütün dünya, Kalevala’yı kendi dilinde veya bildiği bir dilde okuyabilir. Destan günümüzde Fincenin, Fin kültürünün, Fin şamanizminin ve paganizminin, Fin edebiyatının ve Fin folklorunun en önemli kaynaklarından biri olarak kabul edilmektedir. Tüm bunların dışında, mitoloji ve folklor disiplinleri açısından, özellikle Ural sahası için oldukça önemli bir eserdir.

Boşuna dememişler: Edebiyat hafife alınmaya gelmez. Hikâyeler kuvvetlidir; doğru zamanda ortaya çıktıklarında, ölmekte olan bir dili ve başka ulusların egemenliği altında unutulmuş bir toplumu yeniden ayağa kaldırabilirler.

kalevala

Diğer Edebiyat Yazıları

Britannica Maddesi (İngilizce)

Cenker Ekiztaş

Cenker Ekiztaş

Ben Cenker...

31 Mart 2025 · 0 yorum Karl Marx Felsefesinde Yabancılaşma Kavramı – Taha Tuğyan

Metin özelinde ele alınıp, açıklanmasına girişilecek kavram yabancılaşma (Alm. entfremdung, İng. alienation) olacaktır. Kavram olarak yabancılaşma (Feuerbach ve Hegel’de de yabancılaşma kavramını farklı bağlamlar ve açıklamalar ile görürüz) Marx’ın gençlik yıllarında kaleme aldığı 1844 El Yazmaları adlı eserde görülür. Bu eserde Marx, yabancılaşmanın dört farklı görünümünden/biçiminden söz eder. Bu dört görünüm ise sırasıyla; Emeğin Ürününe […]

Yazar: Taha Tuğyan

Yorumlar (1)

“20’den fazla dile çevrilmiştir.” ifadesi seslendirme botu tarafından “60’dan fazla dile çevrilmiştir.” olarak çıkıyor. (Bunun yanında Vikipedi’de baktığımda 49 diyor.) Başka noktalarda da seslendirme botunun yaptığı hatalar var ama bu özellikle dikkatimi çekti. Onun dışında okuması da dinlemesi de keyifli bir yazıydı, daha fazlasını öğrenme isteği uyandırdı. Emeğine sağlık.