Zor Olan Basit Midir?

Zor Olan Basit Midir?

Yazar: Emre Bozkuş ·
13 Haziran 2025

Zor Olan Basit Midir? İnsanın en büyük yanılgısı hatalarından ders alarak her adımda daha iyiye, doğruya gideceği inancıdır. Öyle ki, bir kez çukura düştü mü bir daha düşmeyeceğine dair kendini şartlandırır ve buna dair elinden geleni yapacağı fikri zihninde dolaşır durur. Oysa ne elinden geleni yapacak motivasyona sahiptir ne de bu çaba onun kurguladığı amacı ortaya çıkarmaya yetecektir. Bilincin prangaları vardır ve insanı daima daha az efor sarf etmeye ikna etmeye çalışır. Alışkanlıklarına kapılmasını, yeniyi keşfetme konusunda yılgınlığa sarılmasını aşılar. Bu da düşünme eylemi dahil her gayreti köreltir. Haliyle en başta değinilen hatalardan ders alma fikri üzerine dahi düşünmez hale gelir. Bir kere düşünse zaten yanılgısını fark edecektir.

Yanılgı şudur ki, hiçbir şey asla sanıldığı gibi devamlı iyiye ya da kötüye doğru seyretmez; hayat inişleriyle çıkışları belirsiz, seyahatinin gayesi olmayan, yani amaçsız ve aynı zamanda anlamsız tekerrürden ibarettir. Önce bunu kabul etmek gerekir. Ardından kavramları arkeolog edasıyla kazımak ve irdelemek lazım gelir. Oblomov‘da Gonçarov, “İnsan her önüne çıkanı bir hata diye atacak olursa, doğruya ne zaman rastlayacak? diye sorar. Doğru diyerek tanımladığımız noktayı nasıl belirleriz sahi? Ayrıca hata denilen ve pişmanlık duyulan kararlar ya da vazgeçişlerin ölçütü var mıdır? Seneca‘ya göre, “Hiçbir insan kendi başına hata yapmaz, her insan aynı zamanda başkasının hatasının nedeni ve kaynağı olur.” O vakit düzeltmek için gösterilen kişisel çaba da beyhude değil midir?

Böylesi durumda kişiyi etmenken etken kılan faktörü bilmek elzemdir. Hatalarından ders almak, hata yaparak gelişmek, hatalarla yaşamın özünü kavramak ve elbette kusurdan kusursuzluğa doğru evrilirken hatayı aracı kılmak. Bütün bu tabirlerin beylik sözlerin uzantısı olması bir yana, hazır sunulan birer cevap olarak yolu gösterirler ve vaat ettiklerinin aksine varoluşları gereği üstlendikleri rolle düşünmenin yerine ikrarı getirirler. Halbuki yaşamın üzerine akıl yürütmek yahut basmakalıp ifadelerin ardına sığınarak önyargılarla sarılmak yalnız yanılgıyı besler. Düşünen ve düşünüşün olağan akışına dalan her insan bilir ki, yaşadığı şeye anlam atfederken ölçüsünü başkaları nezdinde belirlerse rotası pişmanlık denizlerine götürecektir. Girdaplarda kaybolacak, fırtınalarla sarsılacak ve nihayetinde boğulacaktır. Nefes alabilmek için, kendiyle barışık yaşamak için yegane vesilenin ise basit gerçeği kabul etmekten geçtiğini eninde sonunda görecektir: Ölüm vardır ve her şey nazarında bir rüyadır.

Kafka’ya göre “Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında.” İran’ın Kafka’sı Sadık Hidayet ise; “Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır,” diye ekler peşi sıra. Ölüme dair düşününce yaşamın bütün kasveti perdeyi aralarcasına yok olur ve sisli, kasavetli bakış yerini aydınlık olmasa da görece belirgin bir seyre bırakır. Yaşam bile aslında kocaman bir hatayken içindeki ufacık sapmaların bütüne böylesine etki etmesi trajik değil midir? Akıllara Şarlo’yu getiren bu durum, insanın yanılgılarından arınma çabasının da boşa oluşunun kanıtıdır. Charlie Chaplin‘e göre “Hayat uzak çekimde komedi, yakın planda trajedidir” ve evet, bu kadar basittir. Zor olansa zaten basit olanı yapmak, yaşamaktır.

Zor Olan

Diğer Felsefe Yazıları İçin Tıkla

Emre Bozkuş

Emre Bozkuş

Bir garip yolcu.

31 Mart 2025 · 0 yorum Karl Marx Felsefesinde Yabancılaşma Kavramı – Taha Tuğyan

Metin özelinde ele alınıp, açıklanmasına girişilecek kavram yabancılaşma (Alm. entfremdung, İng. alienation) olacaktır. Kavram olarak yabancılaşma (Feuerbach ve Hegel’de de yabancılaşma kavramını farklı bağlamlar ve açıklamalar ile görürüz) Marx’ın gençlik yıllarında kaleme aldığı 1844 El Yazmaları adlı eserde görülür. Bu eserde Marx, yabancılaşmanın dört farklı görünümünden/biçiminden söz eder. Bu dört görünüm ise sırasıyla; Emeğin Ürününe […]

Yazar: Taha Tuğyan

Yorumlar (0)