Kırkayaklılar yahut kırktan öte birer fazla birer eksik ayaklılar! Çağın gereklilikleri doğrultusunda (!) benliği elastik obje misali esnetip, hiçbir şey olmamış gibi hareket edenlerin arasında, ayağı yere sağlam basanlardan olmak için mücadele vermek… Artık değişimin, dönüşümün naralarını atanlara olan inancım eskisi kadar diri ve genç değil. Tür olarak içinde bulunduğum insanı anlamaya çalışırken çeperlerle ve dikenlerle karşı karşıya kaldım.
“Olmuş gibi” yapılan/oynanan düzlemde, henüz olmamışların yüküyle yürümeye çalışanlara rastlamak zor. Heybeyi sırtına bindirip kamburlaşmadan yürüyebilmeyi isteyenlerin arasında soluk almak dayanılmaz. Masanın etrafı tükürdüğünü–satıyor diye– yalayanlarla dolu. Ortalama insan ömrünün 70-80 yıl olduğu söylenegeliyor şimdilerde. Yaşamın 3/4’ünü yalamakla ve şirin görünmekle geçirmek, 1/4’e yani inanca ve çocukluğa neşter saplamaktan farksız. Görünür olmak uğuruna kemiğine değin, tüm benliğini yok sayar hale getirerek işlevsizleştirmek, yine o, “çağın gerekliliklerinin” laneti herhalde. Bilginin tekelleştirilmesine ve züppelerin kucağına itilmesine hiçbir zaman sessiz kalmadım, kalmayacağım da. Züppeler! Çok az Türkçe kelime anlatmak isteyeceğim şeye bu denli karşılık veriyor. “[…] Seçkin görünmek için, bazı çevrelerdeki düşünceleri benimseyen, hayranlık duyan ve onlar gibi davranmaya özenen kişi.” Seçkincilik oynayan boş fıçılar yani. Etrafına düşünme yetisini köreltmiş yığınları toplayan, akabinde ise görünür olma dinine ibadetini aralıksız olarak sürdürmeye yeminli artıklar. Var olmak mı yoksa var edilmek mi?!
Sirenlerden bahsedelim biraz… Siren ne demektir? Anlatımın derinliğinden çıkarak, basitçe ifade edersek, bir tür ölüm tuzağıdır. Mitolojinin o ürkütücü yansımasından gelir: Sirenler, tıpkı Odysseus’un yolculuğunda olduğu gibi, büyülü şarkılarıyla insanları cezbederler. O kadar şehvetli, o kadar bağımlılık yapıcıdır ki, neye uğradığınızı anlamazsınız; tıpkı Odysseus’un duyduğu her notanın, onu nasıl kendine çektiğini anlatan o efsanede olduğu gibi. Ama burada fark şu: Odysseus, sağduyu gösterir. Gemicilerinin kulaklarını balmumuyla tıkar, kendisini ise direğe bağlar. Kutsal görünen o rasyonel aklını(!), lanetli cazibenin gücüne teslim etmeden yol alır. Zaman geçtikçe, sesi işitilen bu sirenin arkasında ne olduğu berraklaşır. Heyhat! Bugün Sirenler’le ilgili her şey değişti. Artık o sese atlayarak değil, uçarak varmak moda!

Yorumlar (0)