Bedlam: Gerçek Deliliğin Doğuşu

Bedlam: Gerçek Deliliğin Doğuşu

Yazar: Yağmur Çağlar ·
29 Haziran 2025

Bedlam: Gerçek Deliliğin Doğuşu

Bedlam, ya da eski adıyla Bethlehem Royal Hospital, İngiltere’de açılan ilk akıl hastanelerinden biridir. Başlangıçta dini bir amaçla, evsizlere ve yabancılara yardım eli uzatmak için kurulan bu kurum, zamanla akli dengesi yerinde olmayan bireyleri “tedavi” etmeye yönelmiş; fakat hâlâ güçlü bir şekilde dinsel inanışlara tutunmayı sürdürmüştür. 1247 yılında açılan bu hastane, dönemin akıl sağlığı konusundaki bilgi eksikliği ve önyargıları nedeniyle, bir hastaneden ziyade karanlık bir zindanı andırmaya başlamıştır.

Orta Çağ’ın zihniyetiyle şekillenen bu anlayışa göre, akıl hastalıkları insanın içine işlemiş bir tür kötülüğün dışavurumuydu. Bu yüzden kusturma, ishal ve kan akıtma gibi yöntemlerle bu “kötülükten” arınılabileceğine inanılıyordu. Sözde doktorlar hastaları zincire vuruyor, zehirli maddelerle tedavi etmeye çalışıyor, saçlarını kazıyıp onları buz gibi sulara sokuyorlardı. Elbette bu yöntemlerin sonucu genellikle ölümdü. Ancak sistem, ölenlerin yerine yenilerinin alınmasıyla devam ettiriliyordu. Bedlam, artık yalnızca bir hastane değil, toplumun istenmeyen bireylerini “sakladığı” bir yer hâline gelmişti. Bazı insanlar rüşvet vererek yaşlı aile bireylerini, sakatları ya da üvey çocuklarını buraya bırakıyor ve böylece onlardan “kurtulmuş” oluyorlardı.

1600’lü yıllara gelindiğinde bu ilkel uygulamalar hâlâ sürüyordu. Kaç kişinin burada yaşamını yitirdiği ya da akıl sağlığı yerindeyken orada zamanla aklını yitirdiği hâlâ bilinmemektedir. Her ne kadar uzun yıllar boyunca İngiltere’nin tek akıl hastanesi olarak kalsa da, Bedlam’ın hasta kapasitesi oldukça sınırlıydı – yaklaşık 150 kişilik bir kontenjanı vardı. Bu nedenle pek çok ruhsal sorun yaşayan birey sokaklarda yaşamaya devam ediyordu. Yıllar içinde, Bedlam’da dönen rüşvet olaylarına tanık olan bazı doktorlar kendi özel kliniklerini açmaya başladılar. Ancak bu kliniklerin Bedlam’dan farkı yoktu; yalnızca daha pahalı, daha “özel” zindanlardı.

Bedlam, toplumun gözünden uzakta, gizli bir kurum da değildi. Jakoben dramalarında, hatta Shakespeare’in oyunlarında dahi deliliğin doğası sorgulanmış; Bedlam, halkın zihninde merak uyandıran bir mekân hâline gelmişti. 1676’da hastane yeni bir binayla tekrar açıldı ve bu yapı, kısa sürede “Delilerin Sarayı” olarak anılmaya başlandı. Ne var ki, yalnızca ismi değişmişti; içerisi hâlâ aynı çürüklüğü taşıyordu. Yeni bina fiziksel olarak da çürüktü duvarlar çatlıyor, çatılardan su sızıyordu.

Yöntemler ise daha da katılaşmıştı. Hastalar küçük odalara kapatılıyor, boyunlarından ve ayak bileklerinden zincirleniyordu. Halk, bu tuhaf ve trajik dünyaya öylesine ilgi duymaya başlamıştı ki, Bedlam bir sirk gibi halka açıldı. Ziyaretçiler belli bir ücret karşılığında içeri girip hastaları izleyebiliyordu. Başlangıçta iyileştirme amacı taşıyan bir kurum, artık deliliği sergileyen bir gösteri mekânına dönüşmüştü.

O dönemde çalışma evlerinden ya da hapishanelerden kaçmak için deli numarası yapanlara halk arasında “Bedlam Tom’u” denmeye başlandı. Bu ifade zamanla, Bedlam’ın ikinci anlamını doğurdu: kaos ve kargaşa.

Bugün Bedlam artık bir hastane olarak hizmet vermiyor. Ancak yapının bir kısmı müzeye dönüştürülerek halka açılmış durumda. İçeride dolaşırken yalnızca duvarlara değil, tarihin en karanlık yüzlerinden birine de tanıklık ediyorsunuz. 

Bedlam günümüzde hala sözlükte yer almakta ve “akıl hastanesi” anlamını korumakta, varlığını hatırlatmaktadır.

Diğer Sosyoloji İçerikleri İçin Tıkla

Yağmur Çağlar

Yağmur Çağlar

Ben Yağmur.

3 Nisan 2025 · 0 yorum Suç Örgütü Liderleri ve Sonları

Birkaç konuyu baştan belirtmem gerektiğini düşünüyorum. Öncelikle, bu yazıyı neden yazdığımı açıklamak yerinde olacaktır. Toplumun çeşitli nedenlerle illegal işlere yönelmesi beni bu yazıyı kaleme almaya iten temel sebeplerden biri oldu. Belki izledikleri film ve dizilerden etkilenerek, belki istemeden, belki de ekonomik zorluklar nedeniyle bu yola sürükleniyorlar. Nedenleri hakkında az çok fikrim var, fakat burada tartışmak […]

Yazar: No Name

Yorumlar (0)